Özgür(!) medyanın dayanılmaz çaresizliği


Seçim süreci başladığından itibaren muhalefetteki tüm cumhurbaşkanı adayları “medyaya rağmen” sesini halka duyurmaya çalışıyor. Peki neden “medyaya rağmen”?

Örneğin, son yapılan araştırmalara göre devletin televizyonu olan TRT’de Cumhur İttifakı ve Erdoğan’a 28 saat yer verilirken, CHP ve İnce’ye 2 saat 51 dakika, İYİ Parti ve Akşener’e 9 dakika, HDP-Demirtaş ve Saadet-Karamollaoğlu ise pas geçildi. (0 dakika)

Önde gelen iki özel haber kanalında da durum değişmedi. İkisinin toplamında Cumhur İttifakı ve Erdoğan 70 saat 13 dakika ekrandayken, CHP ve İnce 22 saat 12 dakika, İYİ Parti ve Akşener 17 dakika kendilerine yer bulabildi. HDP-Demirtaş ve Saadet-Karamollaoğlu’na ise yine aynı tarife uygulandı. (0 dakika)

Bu adaletsizlik yalnızca ekranlardaki süre farklılıklarında değil, gazetecilerin tutum ve davranışlarında da ortaya çıkıyor. Bu durum, Muharrem İnce’nin katıldığı 2 yayında da (CNN Türk ve Habertürk) açıkça gözlemlendi. 

Ekranlarda muhalefet adaylarına şans tanımayı pek (bazılarına hiç) tercih etmeyen medyanın o şansı bu zamana kadar en çok verdiği kişi ana muhalefet partisi adayı Muharrem İnce oldu. Seçim sürecine “CHP’nin adayı değil tüm Türkiye’nin adayı” mottosuyla başlayarak arkasına güçlü bir rüzgar alan ve hem çıkışları hem de vaatleriyle şu ana kadar başarılı bir performans gösteren İnce, aynı performansı iki haber kanalında da göstererek özgür(!) medyanın dayanılmaz çaresizliğini gözler önüne serdi.

İlk olarak CNN Türk yayınına bağlanıp “yalnız olan Türk medyası” diyerek bizzat kanalı eleştiren İnce, daha sonra yine aynı kanalda katıldığı programdaki açıklamalarıyla karşısındaki gazetecilerin yüzünü düşürdü. 3 gazetecinin de mimikleri, programın başındaki ve sonundaki halleri gündemde oldukça yer tuttu. Fakat esas çaresizlik, bana kalırsa İnce’nin geçtiğimiz gün Habertürk kanalındaki programda Nagehan Alçı ile yaşadığı diyalogda somut hale geldi. İşte o diyalog: 

N.A: "Sivas katliamına katliam demeyen Karamollaoğlu ile aynı ittikafta olmaktan rahatsız değil misiniz?"

M.İ: “Bir şartla bu soruya yanıt veririm. Ben hiç Karamollaoğlu ile aynı partide siyaset yapmadım ama Erdoğan yaptı. Ben hep CHP'de siyaset yaptım. Bu soruyu Erdoğan'a da sorabilir misin?”

Muharrem İnce’nin bu cevabından sonra Nagehan Alçı’nın yüzündeki ifade, ve cümle kuramaması işte o çaresizliğin vücut bulmuş haliydi. 

Herkesin de bildiği üzere gazetecilik merak işidir. Bu meslekte esas olan bilinmeyene ulaşmak ve karşısındakine toplumun merak ettiklerini “korkusuzca” sormaktır. Fakat ne yazık ki, ülkedeki gazeteciliğin ve Türk medyasının son hali gazetecilik ve habercilik ilkelerinden dramatik bir şekilde uzakta. Kimilerinin karşısında sipariş sorularla gazetecilik yapan, hatta oturuş tarzına bile gereğinden fazla dikkat edenler kimilerinin karşısında ise mesleğinin özgür alanını hatırlıyor ve rahat bir tavırla merak ettikleri soruların cevabını öğrenmek istiyor. 

Bu “trajik ikililiği”, İnce’nin bahsedilen diyalogdaki sorusundan sonraki 3 saniyede kolaylıkla bulabilirsiniz. Bazen bir ifade, hatta anlaşılamayan bir kelime çok şey anlatır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Strateji mi yoksa basiretsizlik mi?

"Millet İttifakı"

Avantajları, dezavantajlarıyla Meral Akşener