Kayıtlar

Mayıs, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Özgür(!) medyanın dayanılmaz çaresizliği

Resim
Seçim süreci başladığından itibaren muhalefetteki tüm cumhurbaşkanı adayları “medyaya rağmen” sesini halka duyurmaya çalışıyor. Peki neden “medyaya rağmen”? Örneğin, son yapılan araştırmalara göre devletin televizyonu olan TRT’de Cumhur İttifakı ve Erdoğan’a 28 saat yer verilirken, CHP ve İnce’ye 2 saat 51 dakika, İYİ Parti ve Akşener’e 9 dakika, HDP-Demirtaş ve Saadet-Karamollaoğlu ise pas geçildi. (0 dakika) Önde gelen iki özel haber kanalında da durum değişmedi. İkisinin toplamında Cumhur İttifakı ve Erdoğan 70 saat 13 dakika ekrandayken, CHP ve İnce 22 saat 12 dakika, İYİ Parti ve Akşener 17 dakika kendilerine yer bulabildi. HDP-Demirtaş ve Saadet-Karamollaoğlu’na ise yine aynı tarife uygulandı. (0 dakika) Bu adaletsizlik yalnızca ekranlardaki süre farklılıklarında değil, gazetecilerin tutum ve davranışlarında da ortaya çıkıyor. Bu durum, Muharrem İnce’nin katıldığı 2 yayında da (CNN Türk ve Habertürk) açıkça gözlemlendi.   Ekranlarda muhalefet adaylarına şans

Marankizm

Resim
Kuşkusuz, sandığa gitmek, vatandaşın bireysel hak ve özgürlüğüyle seçimini yapması demokraside olmazsa olmaz bir unsur. Ancak sandık, demokrasi için bir araç rolünden çıkarak, ülkede demokratik bir ortam olduğuna dair tek kanıt rolüne bürünüyorsa durum pek iç açıcı değildir. Sandıktan çıkan sonuç, kazananlar dışında kaybedenleri de hiçe saymamalı veya kazananlar tarafından bir nevi cezalandırılmamalıdır.   Türkiye, yaklaşık 1 ay sonra “cumhurbaşkanlığı seçimi” adı altında aslında tercih ettiği yönetim sistemini oylayacak. Sokağa çıksanız neredeyse herkes bu seçimin ne kadar hayati bir öneme sahip olduğu belirtebilir. Kuvvetler ayrılığı ilkesinin peşinden gidenler ile tüm kuvvetlerin tek bir elde toplanmasını isteyenler iki ana hattı oluşturuyor. Fakat ne yazık ki, son yıllarda gittikçe artan kutuplaşma sebebiyle bu iki ana hat arasındaki toplumsal gerginlik ihtimali endişe verici bir şekilde ortada duruyor.   Ülkenin tabiri caizse karpuz gibi ortadan ikiye ayrıldığı

Avantajları, dezavantajlarıyla Meral Akşener

Resim
Seçim gününe tam 1 ay kaldı. Adaylar kimi zaman televizyon kanallarında, kimi zaman da miting alanlarında karşımıza çıkıyor. Bazen de özgür(!) medyanın da etkisiyle seçmene ulaşamıyor. Bunlardan biri de İYİ Parti’nin cumhurbaşkanı adayı Meral Akşener. Kurulan yeni partinin ve kurucusu olan kendisinin toplum nezdinde bir kıpırdanma yarattığı ortada. Peki, bu kıpırdanma güçlü bir aksiyona dönüşebilir mi? Bir başka deyişle, Akşener sahiden kendinden emin bir şekilde belirttiği gibi cumhurbaşkanı olabilir mi? Bu soruya cevap verebilmek için hem Akşener’in sahip olduğu fırsatlara, hem de madalyonun öbür yüzüne bakmak gerekiyor. Avantajları 1)Milliyetçi-muhafazakar seçmen Artık herkes az çok emin ki, “eski MHP” seçmenlerinin neredeyse dörtte üçü oyunu İYİ Parti ve Akşener’den yana kullanacak. Aslında bu beklenen bir durum. Yakın geçmişe baktığımızda Akşener’in yarattığı etkinin MHP Genel Seçimleri esnasında bariz bir şekilde ortaya çıktığını söyleyebiliriz. O dö

Seçimlerin vazgeçilmezleri

Resim
Farklı farklı beklentiler, her gün başka yerlerde yapılan mitingler, uzun süre konuşulan anket sonuçları. Malum, seçimlere yaklaşık 40 gün kala gündem çok yoğun ve herşeyi yakalamak da bir o kadar zor. Belirsizliğin yaratttığı yoğun merak duygusunun hakim olduğu şu günlerde yüzümüzde tebessüm oluşturacak, ve seçim gününün “olmazsa olmaz”larını da paylaşmak gerekir. Anadolu Ajansı’nın ilk sonuçları Oylar verildi. Sandıklar kapandı ve oylar sayılmaya başlandı. Bu andan itibaren ilk sonuçlar merakla beklenir. İlk haber ise genelde Anadolu Ajansı’ndan gelir. Referandum, genel seçim, yerel seçim hiç farketmez. Anadolu Ajansı’nın ilk sonuçlarında makas her zaman çok fazladır. Süre ilerledikçe makas yavaş yavaş kapanır. Tıpkı son referandumda olduğu gibi. Bu durum artık muhalefet kanadında da klasikleşmiş bir çağrıda bile yer alır. “Moralleri bozmayın, sandıkları terk etmeyin, Anadolu Ajansı’nın verilerine itibar etmeyin.” Fatih Portakal - İsmail Küçükkaya coşkusu Ola

T A M A M

Resim
“Milletimiz tamam derse kenara çekiliriz.” 8 Mayıs 2018, belki de bu cümleyle hatırlanacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin grup toplantısında 16 yılda yaptıkları uygulamaları anlattıktan sonra kurdu bu cümleyi. Bu sözlerin ardından sosyal medyada eşi benzeri pek fazla görülmemiş yaşandı ve Twitter’da “T A M A M” kelimesiyle 2 milyona yakın mesaj paylaşıldı.   Aslında Erdoğan’ın bu söylemdeki esas amacı “seçimi kaybetseler de gitmezler” iddialarının arttığı bir dönemde, sandıktan çıkan sonuca saygı duyacağının vurgusunu yapıp hem bu iddiaları net bir dille yalanlamak, hem de piyasaları az da olsa rahatlatmak istedi. Fakat, kullanılan cümle toplum nezdinde büyük bir yankı uyandırdı ve kar topu gibi büyüyerek muhalefetin sloganına dönüştü.   Twitter’da bulunanlar arasında muhalefetin cumhurbaşkanı adayları olan İnce, Akşener, Demirtaş ve Karamollaoğlu da vardı. Yani belli ayrışmalardan dolayı bir araya gelemeyen partiler bile,   T A M A M çatısı altında buluştu.   Aslın

Muharrem İnce: Tabana mı yoksa Türkiye'ye mi güvence?

Resim
4 Mayıs cuma günü, çoğu insanın beklediği üzere Muharrem ince ana muhalefet partisinin cumhurbaşkanı adayı oldu. Kemal Kılıçdaroğlu ismi henüz açıklamadan sabah saatlerinde net bilgiler gelmeye başlamıştı. Hatta slogan bile belli olmuştu: “Türkiye’ye güvence Muharrem İnce”. Peki Muharrem İnce gerçekten tüm Türkiye’nin adayı olma potansiyeline sahip mi? Evvela, İnce’nin cumhurbaşkanı adayı olarak yaptığı ilk konuşmada tüm Türkiye’nin adayı olacağını belirterek CHP rozetini genel başkana emanet etmesi, bunun karşılığında da Kılıçdaroğlu’nun kendisine Türk bayrağı rozeti takması anlamlı bir giriş oldu. İnce, konuşmasının devamında da tüm vatandaşları kapsayıcı dili kullanmaya özen gösterdi.   Şu bir gerçek ki CHP, Muharrem İnce’yi aday göstererek diğer muhalefet adaylarına oy eğilimi gösterebilecek seçmenlerinin kendi adayına oy vermesini hedefledi. Adayın isminin açıklandığı cuma gününe kadar parti tabanında gitgide artan İnce sesleri durumu zaten neredeyse geri dönülmez bir

"Millet İttifakı"

Resim
Mayıs ayının ilk günleri muhalefetin “ittifak bloku” haberleriyle başladı. Buna göre, CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi ve Demokrat Parti’den oluşan ittifak grubu cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci tura kalması durumunda, aralarından hangi cumhurbaşkanı adayı en yüksek oyu alırsa o adayın çatısı altında buluşacak. Bunun yanında Meclis’te çoğunluğu sağlama amaçlı olarak, kritik bölgelerde milletvekili adaylıkları için de ittifak olacak. Bana kalırsa, bu durumun muhalefet için hem olası iyi yönleri hem de belirsiz yönleri var. İyi yönlerinden başlayacak olursak: 1)Topluma verilen mesaj   İttifak yapan partilerin kuruluş ilkelerine, temel ideolojilerine bakacak olursak bazı partilerin yan yana gelmesinin bile imkansız olduğu anlaşılabilir. Fakat bu 4 parti, tüm bunları geride bırakarak topluma parlementer rejimin, kuvvetler ayrılığı, hukuk üstünlüğü, yargı bağımsızlığı gibi olguların ideolojiler ve ilkeler üstü olduğunu net bir dille aktarabilirse toplum nezdinde ciddi bir